Manyetik ve karizmatik!

Manyetik ve karizmatik!

Art On İstanbul'da küratörlüğünü Gökşen Buğra'nın yaptığı Heavy Burden (Ağır Yük) yükselmekte olan 6 genç sanatçıyı bir araya getiriyor. Ahmet Çerkez, Alper İnce, Erman Özbaşaran, Evren Sungur, Olgu Ülkenciler ve Burcu Yağcıoğlu’nun yakın dönem çalışmalarının yer aldığı, resim, desen, heykel, video ve enstalasyonların bulunduğu multidisipliner sergide, sanatçının çağın getirdikleri karşısında üstlendiği yükler konu ediliyor.

 

Yazı: Hazal Gançey Sungur

 

Heavy Burden (Ağır Yük) herhangi bir başlık karşısında sanatçının yorumunu yansıtacak bir konu yerine tersten bir bakış açısıyla odağı sanatçının kendisine yani merkeze getiren ciddi ve duyarlı bir sergi. Serginin konsepti ''sanat pratiğinin geri plana itildiği ve ortaya konan eser haricindeki dinamiklerin sanatçı üzerinde gizli bir baskı kurduğu bir zamanda, sanatçının ısrarla üretmeyi ve sorgulamayı sürdürmesi ağır bir yük müdür?'' sorusu etrafında dönüyor.

 

Düşünmemeyi alışkanlık haline getirmiş bir toplum içinde sanatçının fikirleriyle iş yapmaya çalışması malum dünyanın en zor değer bulacak çabalarından biri olsa gerek. Piyasada görmeye alıştığımız hakim estetik anlayışları tekrarlayan, muhalif olmayan işler ve ilişkilerle büyüyen kariyerler karşısında umutsuzluğa kapılmayıp sanat üretmeyi sürdürme çabası da var. Heavy Burden tüm bu yükleri karşılayabilen sanatçılara cesurca yer veriyor.

 

 

Serginin kavramsal çerçevesi itibariyle daha agresif bir sunum ve çok daha sert yaklaşımlarla üretilmiş işler seçilebilirdi ancak tam tersi bir durumla karşılaşıyoruz. Galeri iki farklı mekanda kurgulanmış; enteriyör ve eksteriyör. Mekana daha girmeden, caddeye hakim olan Olgu Ülkenciler ve Evren Sungur’un vurucu işlerini görüyoruz. Olgu Ülkenciler toplam 45 kiloyu aşan yüzlerce çiviyi bir arada kullanarak ürettiği işinde artık zapt edilerek bir arada tutulmaya çalıştığımız bir dünyada umut ve direnci arttırmanın, ben’i değil biz’i savunmanın, sorgusuz adanmışlığa bir uyaran olmanın yollarını arıyor.  

 

Evren Sungur’un ise ''Organik Makine'' serisinden 2 resmini görüyoruz. Sungur’un bu iki dramatik işi Baudrillard’ın ''gerçeğin tüm göstergelerine sahip, gerçeğin tüm aşamalarına kısa devre yaptıran kusursuz, programlanabilen, göstergeleri kanserli hücreler gibi çoğaltarak dört bir yana savuran bir makine'' cümlesine atıfla alternatif evrim, neo distopya, gerçeküstü medeniyet tasarımı gibi konuları, bir fetişe dönüştürdüğü kompozisyonlarıyla seyircinin kendi geçmiş ve geleceğine karşı duyacağı rahatsızlığı ortaya çıkartmayı amaçlıyor.      

  

 

Galerinin minimalist iç mekanında ise Ahmet Çerkez, Erman Özbaşaran, Alper İnce ve Burcu Yağcıoğlu’nun biçimsel olarak mekanın karakterine uygun fakat alt benliklerinde hiç de minimalist olmayan işleriyle karşılaşıyoruz.

Ahmet Çerkez ve Erman Özbaşaran’ın maddenin doku veya organlardaki yıkımı sonucu oluşan ve metabolizma artığı anlamına gelen ortak çalışmaları ''Metabolit''i; eski bir su tankı, kullanım artığı metal ve ahşap gibi malzemeler kullanarak yıkım, başkalaşma ve geri dönüşüm döngüsünü yarattıkları yeni formlar üzerinden sorguluyor.   

Alper İnce ''Yeni Babil ve Rucu'' isimli çalışmasında yaşadığımız dönemde Babil Kulesi tekrar yapılsa nasıl olurdu sorusuna; kuşkusuz nükleer reaktörler, fabrikalar, antenler gibi yüksek teknoloji ürünleriyle olurdu cevabını veriyor. Fiziksel anlamda izleyicinin başını döndüren bir etkiye sahip animasyon film yeni Babil Kulesinin içeriden görüntüsünden oluşmakta. Yeni Babil Kulesinden bir kesiti petrolü hatırlatan rengiyle tuvale taşınması ise unutulan bireyin tüm bunları sırtında taşımak zorunda olduğunu imliyor.                    
Burcu Yağcıoğlu sergide yer alan çalışmalarında insanlık, hayvanlık ve yabancılık arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Richard Kearney'nin ''yabancılaşma; yerin dibine sokma veya göklere çıkarma arasında deli gibi gidip gelen bir kaygıya yol açar'' sözüne referansla işler, bir anlamda sayfaları dekonstrükte ederek yüzeyin altındaki anlatıları öncelleme çabası olarak görülebilir.

Hem serginin bütünü hem de tüm işler ayrı ayrı kendi içlerinde kuvvetli bir dışavurumu taşımakla birlikte çok daha olgun bir bakış açısı sunuyorlar. Kesin bir dinginlikte sakinliğini koruyan ve her biri kendi dinamiğinde kararlığını koruyan işler mekanda birbiriyle yalın ve saygılı biçimde iletişimlerini korur şekilde yerleştirilmiş. Bu manyetik ve karizmatik tutum umut ve aydınlığı çok da uzaklarda aramamamız gerektiği düşüncesini uyandırıyor.

Heavy Burden (Ağır Yük) 2016 Ocak sonuna kadar Art On İstanbul'da görülebilir.

 

Etiketler: Magnet, Art On İstanbul, Gökşen Buğra, Ahmet Çerkez, Alper İnce, Erman Özbaşaran, Evren Sungur, Olgu Ülkenciler, Burcu Yağcıoğlu, Radikal Gazetesi
Aralık 01, 2020
Listeye dön
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR