Semih Zeki Brüt Katmanlar ismini verdiği sergisinde mimari yapıların ideolojik, tinsel ve görsel etkilerini irdeliyor. ''Her katmanın bir önceki katmanın üzerine gelerek onu değiştirmesi ya da üstünü kapatarak etkisini azaltması, kitle iletişim araçları ile günlük hayatımıza sokulan imgelere benziyor.'' diyen Semih Zeki, bu kurgudan hareketle artık ikonikleşen mimari yapılara veya her gün önünden geçip gittiğimiz yarım kalan bir inşaat çalışmasına yeniden bakmayı deniyor.
Röportaj: Hazal Gençay Sungur
1- Daha önceki çalışmalarını hatırlıyorum doğa ve inşaat öğelerini birlikte kurguluyordun. Brüt Katmanlar'a gelmeden önce biraz çalışmalarının çıkış noktasına değinir misin.
Ben doğayı inanılmaz seviyorum, bizim yaylamız var Köroğlu Dağları’nda her sene gideriz. Oradaki çocukluğumdan bu zamana kadar kentte ve orada yaşayan insanların giderek ne kadar doğayı bozduklarını, çirkinleştirdiklerini, yapısını bozduklarını gördüm ve bunun üzerine çalışmak istedim. Doğada çektiğim fotoğraflar üzerine resimler yapmaya başladım. Daha sonrasında bu bozulma ve deformasyon, inşaat ve oradaki yıkım üzere olduğu için imge olarak kanca ünitesi girmeye başladı resme, özellikle doğa içerisine koymak istedim çünkü yan yana kolayca getirebileceğiniz imajlar değil çok kontrastı var.
2- Daha sonra doğa çıkmaya başlıyor resimlerinden…
Evet daha sonra 2008’in sonlarında Işık Üniversitesi’nde yüksek lisans yapmaya başlamıştım. Bir derste hocam Prof. Halil Akdeniz bize Bienal konusundan bahsetti ''İnsan ne ile yaşar?'' başlığı için düşünmemizi istedi. O dönem bana ait olmayan imajlar düşünmeye başladım. Kampüsün karşısında inşaatı durmuş, etrafı devasa gökdelenlerle, rezidanslarla donanmış ama ortada tek başına çıplak beton ve çelik konstrüksiyonuyla duran yapı çok dikkatimi çekti imaj olarak ona bakmadan geçemiyordum. Çalışmaya başlayınca şöyle bir şey gördüm o yapıda; yapı sürekli evrilerek değişiyor. Parçalayıp bir araya getirdiğimizde başka bir yapı haline geliyor, arkasından başka bir yapı haline geliyor, içine girdiğinizde başka bir yapı var. Hiçbir zaman sürprizi bitmiyor. Bu sergiye başlama yolculuğumda da dedim ki sekiz yıldır bu yapıyı kullanıyorum ve en son kapalı bir sistem oluşturdum o konstrüksiyonla ilgili. Bu kapalı sistem üzerine bütün sergi omurgasını oluşturmak istedim. Aslında daha sonradan farkına vardım ben o yapıyı tüketmek için bu sergi yolculuğuna çıktım ve o resimleri üretirken baktım ki her resim ve fotoğrafı incelediğimde türemeye devam ediyor, hala tüketemediğimin farkına vardım.
3- Evet benim de dikkatimi çekti sergide genel olarak bu yapı hakim…
Sergide ana omurga bu yapı üzerine onun yanında birkaç benzer yapıyla genel kurguyu oluşturmaya çalıştım. Asılan, duran, kapalı, boşlukta duran bir yapı ama sürekli hareket eden akan bir yapı haline gelmeye başladı. Önceden merkeze odaklı değildi, yer çekimiyle ilişki kuran, oturan bir yapı vardı. Burada biraz daha boşlukta ve kapalı bir yapı haline geldikten sonra hareket etmeye, dönmeye başladı. O yüzden biraz fazla kullanmak istedim Aslında yapıyı değiştirmeden malzemeyi, tekniği, oradaki efektleri, boyayı bir anlamda uygulamayı farklılaştırmaya ve çeşitlendirmeye çalışmak istedim.
4- Farklı malzemeleri seviyorsun hatta bu sergide çimento dahi var
Malzemeyi estetik olarak her zaman kullanmak isterim resimlerimde. Brüt Katmanlar ismi sergi projesi olarak ortaya çıktıktan sonra brüt, ham beton malzemesi aklıma gelince resme sokmak istedim tam zamanı ve yeri olduğunu düşündüm. Birkaç çalışmada beton direkt kendi olduğu gibi kendi rengiyle, dokusuyla kullanmak istedim. Uygulamayı, tekniği, malzemeyi değiştirdiğinizde yapı aynı da olsa okuması ve sizde uyandırdığı his değişiyor. Marmara Üniversitesi’nde Resim eğitimi aldım orada tabii bir Bauhaus Ekolü geleneği var çok farklı malzemeleri, teknikleri denerdik, kullanırdık o yüzden işlerin içine farklı malzemeyi de sokmayı seviyorum.
5- Tekniğinin detaylarından bahseder misin serginin ismine uygun çok katmanlı çalışmalar değil mi?
Ağırlıklı olarak akrilik boya kullanıyorum ama yardımcı malzemeler de var burada; mediumlar, özel jeller var, yağlı boyanın girdiği bölümler var, serigrafi var bu resimlerin içinde. Bazılarında baskı ve serigrafi artı boya var. Yani aslında bahsettiğimiz katmanlaşma da burada, katmanlaşma olayını da vurgulamak istedim. Bir çizim var, çizimin üzerinde boya var, boyanın üzerinde belki bir serigrafi var tekrar, onun üzerine belki biraz transparan kapatıp tekrar bir baskı var. Aslında aynı mekan içinde derinlik ve yeni mekanlar kurmaya çalışıyorum.
6- Peki bu serginin kurgusu nereden çıktı?
Bu serginin kurgusu kağıt işlerle başladı, geçen yıl kağıt bir seri yaptım yaklaşık 100’e yakın ve bunlara Brüt Katmanlar serisi ismini verdim. Brüt Katmanlar da oradan çıkmaya başladı. Orada imajı 20 x 20 cm dört kareden oluşturuyordum daha sonra bu kare sayısını arttırmaya karar verdim, resimler de büyüdü. Bu her karenin rengi de, tekniği de farklılaşabilir, kullanılan malzeme de farklı olabilir, tonları da farklılaşabilir, hepsi aynı da olabilir. Orada bir puzzle’ın parçaları gibi hepsi bir araya geldiğinde tek başına bir imaj oluşturuyor. Biraz da bu kağıt çalışmalardan çıktı aslında bu karelendirme mantığı.