Zamana ve onun içinde dönüşerek varolmaya karşı yüksek bir hassasiyet besleyen Sarkis tıpkı arkeolojik bir kazı yapar gibi tüm belleğini ve yerleştirmelerinin ruhunu biraraya getiriyor. Bellek, mekan ve zaman Sarkis’in üzerinde çalıştığı temel problematikler ve o, bu olguları yüksek derecede özgün metaforlar üreterek kişiselleştirip izleyiciyi açık ve çok yönlü bir okumaya davet ediyor.
Asıl çıkış noktası obje ve mekan olan Şakir Gökçebağ sanata yaklaşım biçimiyle birçok farklı akımın içine dahil olan işler üretiyor. Çözümlemelerinde yalın adımları tercih eden sanatçı için estetiğin kendisi konsept kadar önemli, grafik ise bir düşünceyi görselleştirmek adına işin zeminini oluşturuyor. Alternatif düşünce biçimleri sunarak izleyicinin ne düşündüğüne değil kendisiyle birlikte düşünmeye başlamasına odaklanan Şakir Gökçebağ’ın mekan ve mekana dahil olan zarifçe dönüştürdüğü objeleri bir satranç oyununun parçaları gibi.
Heykel ve tasarım sanatçılarından biri olan Seçkin Pirim’in eserleri şimdiye dek her zaman kendi yaşamıyla paralel olarak değişip gelişti. Pirim’in eserleri minimalist, optik, fütürist, teknolojik ve tasarımsal dokunuşların ustaca harmanlandığı birer gösterge niteliğinde.
Çoğunlukla sezgisel bir davranışla kendini akışa bırakarak genelgeçer estetik anlayışın dışına çıkan Erkut Terliksiz, insanoğlunun sosyolojik ve psikolojik karmaşasını ele alırken sürreel paletinin rotasını izleyicinin tam da bilinçaltına yönlendiriyor.
Değer hiyerarşisi denen şeyin kaybolmaması için yaşam ve üretim pratiği üzerinde süreklilik ve dayanıklılık arayan Erinç Seymen, nedensellik ve anlamlandırma amacının bir getirisi olarak belleğindeki dokümanların deşifrasyonunu kurnazca fark ettirmeme ya da bilinçli bir teşhir arasında dolaşıyor.
:mentalKLINIK, transdisipliner dille hissiyatı arttırılmış bir gerçeklik sunarak yeni bir diyalog kuruyor ve sizi düzenli, normal, aklı başında veya rasyonel olana geri döndürmeye çalışmayıp yetinmeyi bilmeyen doyumsuz kuşaklar için sınırsız malzemeyle sınırsız deneyim sunuyor.
Sağlıklı bir insanın yaşam sürecinde belki de en verimli olduğu olgunluk dönemine denk düşüyor Ali Kazma'nın yapıtları. Ölümle ve doğumla büyük bir ilişkisi var. Bu ilişki bu iki gerçeğin tam da ortasında yer alan insanın üretim ve dönüştürme yetisinden kaynaklanıyor olabilir.
İrfan Önürmen 1987 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Resim Bölümü'nden mezun oldu. Çalışmalarında farklı malzemeleri özgün biçimde kullanarak tül kolajlar, tül üstüne boyamalar, gazete heykeller ve enstalasyon serileri meydana getiren Önürmen, çağdaş medya merceğinden görünen kişisel ve kamusal deneyimler arasındaki ilişki ve farklılıkları açığa çıkarıyor.
Ali Elmacı’nın uzaktan bakıldığında rengarenk bir atmosferde görünen resimleri yaklaştıkça farklı boyut ve katmanlarda ciddi bir ironiyi barındırıyor. Durum tespitleriyle oluşturduğu serileri için her ne kadar bir önermesi olmadığını iddia etse de şimdiye kadar ele aldığı maddi ve manevi mirasın el değiştirmeden aktarımı, militarist bir toplumun nasıl yetişeceği, iktidarın eğitim politikaları gibi konularıyla ciddi bir eleştiriyi odağında tutuyor.
Internet Explorer tarayıcısının 9.0 ve daha eski sürümlerini desteklememekteyiz. Web sitemizi doğru görüntüleyebilmek için tarayıcınızı güncelleyebilirsiniz, güncelleyemiyorsanız başka bir tarayıcıyı ücretsiz yükleyebilirsiniz.